Yaşlanan nüfus arttıkça, bunama daha çok görülen bir sorun haline geldi. Üstelik bu durum önümüzdeki yıllarda giderek daha da önem kazanacak, çünkü ülkemizde de dünya paralelinde yaşam beklentisi giderek artıyor.

Demans Hastalarının Ömrü ne Kadar Olur?

Tabii ki bir hastanın ne kadar ömrü kaldığını sadece tanrı bilir. Biz sadece bir takım istatistiklere dair sayılardan söz edebiliriz. Demans yani bunama hastalarının ömründen bahsederken, aslında kaliteli ömür süresinden söz etmek daha doğru olacaktır. Allah korusun saksıdaki bitki gibi geçirilen bir ömür değil de, hastanın bilincinin yerinde olduğu kaliteli bir ömür daha önemli. Kabaca bu sürenin ancak aylarla ifade edilebileceğini, yoksa yıllarla ifade edilemeyeceğini söyleyebiliriz.

Bu da demans hastalığının tanısında geç kalmamanın önemini bir kez daha vurgulamak için iyi bir neden. Hastalığa ne kadar erken tanı konursa, eğer tedavi edilebilecek veya durdurulabilecek bir durumsa hemen müdahale etmek tedavi şansını artıracaktır. Eğer tedavisi olmayan veya durdurulamıyacak bir durumsa bile, hiç olmazsa hastalığın ilerleme hızını yavaşlatarak kaliteli ömür süresini olabildiğince uzatmak ve hastanın şikayetlerini bir nebze olsun bile azaltabilmek için destekleyici tedaviylere ne kadar erken başlanırsa o kadar başarılı olabiliriz.

Demans Hastalığı Kaç Yaşında Başlar?

Demans yani bunama genellikle ileri yaşları ilgilendiren bir hastalık olarak kabul ediliyor. Bunda yaşlanmanın da kimi zaman ortada herhangi bir hastalık olmaksızın, bunama benzeri şikayetlere yol açıyor olması rol oynar. Senil demans da denen ve 85 sonrası ileri yaşlardaki insanların neredeyse yarısında görülen hafıza sorunları ve bazı bilişsel problemler, yaşlanmanın getirdiği bir değişiklik olarak da algılanabilir.

Yoksa 65 yaş üzerinde görülen ciddi hafıza problemlerinin arkasında daima demansa yol açan bir hastalığı aramak gerekir. Tabii ki bu demek değil ki daha genç yaşlarda bunama olmaz. Elbette nadir de olsa 40 veya 50 li yaşlarda ve hatta kimi zaman daha genç yaşlarda bile, demansa yol açan hastalıkları görebiliyoruz ve de bunları tedavi etmek zorunda kalabiliyoruz.

Bunama Genetik midir?

Genel olarak bunama genetik değildir. Ancak bunamaya yol açan hastalıklardan en sık rastlananı olan Alzheimer’in bazı ailelerde daha sık görüldüğünü biliyoruz. Hatta bu ailelerin genç bireylerine yapılan bazı genetik testler ve radyolojik incelemelerle, ileride bunama hastalığına yakalanıp yakalanmayacaklarını çok yüksek bir güvenilirlik düzeyinde belirleyebiliyoruz. Yani Alzheimer’e bağlı bunamaların bazıları genetiktir.

Bunama ile Alzheimer Aynı Şey midir?

Hayır. Bu konuya çok dikkat etmek gerek… Her Alzheimer bir bunamadır ama her bunama Alzheimer değildir. Yani bunama bir bulgudur, aynı öksürük veya ağrı gibi. Öksürüğe veya ağrıya nasıl pek çok hastalık yol açabiliyorsa, bunamaya da pek çok hastalık yol açabilir. İşte bunamaya yol açabilen hastalıklardan biri de Alzheimer hastalığıdır. Yani Alzheimer bir bulgu değil, bir hastalıktır. Ancak en sık bunama nedeni, hastaların yüzde 60’ında görüldüğü için Alzheimer hastalığı olduğundan; herkese bunama daima Alzheimer hastalığı imiş gibi geliyor. Yoksa bunamaya yol açabilen başka pek çok hastalık var. Üstelik bunların bazıları Alzheimer’in tersine, başarılı şekilde tedavi edilebilen; yani çaresi olan hastalıklar.

Bunama İyileşir mi?

Bunama ile sonuçlanabilen bazı hastalıklar gerçekten de iyileşebilir. Özellikle bazı vitamin eksiklikleri durumunda söz konusu vitaminler ilaç olarak verildiğinde, adeta hastanın gözlerinin önündeki bir perde kalkmış gibi olur.

Bunamaya yol açan Adams Hakim hastalığı ya da diğer adı ile Normal Basınçlı Hidrosefali de iyileşebilen durumlardan biridir. Bunamaların neredeyse yedide birini oluşturan bu hastalık, beynin sıvı dolu boşluklarının genişlemiş olması ve fakat bu sıvının basıncının normal olmasına eşlik eden; yürüyüş bozukluğu, yakın bellek kaybı, idrar kaçırma üçlü bulgusu ile karakterize bir hastalıktır. Bu tablo beyin kanaması, tümör, enfeksiyon, kafaya alınan darbe gibi başka kafaiçi sorunlarla beraber olabildiği gibi; kendiliğinden (idiopatik olarak) de ortaya çıkabilir. Tabii söz konusu bu hastalık bunamaya yol açan diğer hastalıklarla birlikte de görülebiliyor.

Yürüyüş bozukluğu genellikle ilk ortaya çıkan bozukluktur. Tipik yürüyüş yavaş, yerden  ayağını kaldırmadan sürükleme tarzında atılan küçük adımlar şeklindedir. Hasta dönüşlerde zorlanır, ancak dengesizlik görülmez.

Hafıza değişiklikleri ise yakın hatırlamada zorluk şeklinde bir bellek kaybı, azalmış dikkat ve düşüncede genel bir yavaşlama şeklindedir. Alzheimer ile karşılaştırıldığında daha az ciddi ve daha yavaş seyirlidir.  Hastada genellikle konuşamama, beceriksizlik, tanımama benzeri başka kayıplar yoktur. Baş ağrısı pek  görülmez ancak; saldırgan davranışlar, epilepsi ve Parkinson benzeri bulgular görülebilir.

İdrar kaçırma şikayetine gelince,  hastalar ilk başta tuvalete yetişemediklerinden şikayet ederler. Ancak çoğu hastada, idrar yapması gerekliliğinin farkına varılamaması da söz konusudur.           Tabii ki önce hastanızın dikkatli bir şekilde dinlenmesi, detaylı bir şekilde muayene edilmesi, zihinsel ve fiziksel kapasitelerinin bir takım testlerle tam olarak ölçülmesi ve ardından çağdaş görüntüleme yöntemleriyle incelenmesi gerekiyor. Normal basınçlı hidrosefalide şikayetler günden güne değişiklik gösterir. Tek saptanan bulgunun yürüyüş bozukluğu olduğu durumlarda; zihinsel işlevlerin değerlendirmesi için uygulanan Mini Mental Test de normal olabilir.

Yazıların devamı için aşağıdaki linke tıklayınız!

Demans Hastalığı Durdurulabilir mi?